İkinci Ruh
Sonsuz Nur olan yüceler yücesi Tanrı, "Mümin kulumun kalbindeyim".(58) buyurmaktadır. Tanrı, önce Kutsal Ruhunu, İnançlı Kulunun kalbine gönderir.
"Nezele bihirruhü'l emin ala Kalbike -Kelam, Emin Ruh ile Kalbinin üzerine inzal oluyor" (Şuara:193-194).
"Yülkirruhe min emrihi ala men yeşâu min ibadihi -Allah, istediği kuluna (İnsana) Emrinden Ruh ilka eder-yerleştirir" (Gafir-15).
Bu Âyetteki Ruh, "ikinci" bir "Ruh"tur. Zira Allah, 'istediğim kuluma’ (Ruhumu) yerleştiririm-ilka ederim, buyuruyor. Oysa genelde herkesin bildiği gibi Ruh, 'ana karnında' iken üfürülür. Demek ki isterse, istediği kuluna tekrar 'ikinci' ve taze Kutsal bir Ruh daha üfürüyor, ilka ediyor. Bu, tıpkı şuna benzer. Kendi Ruhunu taşıyan bir hamile kadının karnındaki çocuğa üfürülen Ruh gibi. Görmez misiniz hamile kadın 6-7aylık olunca "nâzenin" olur. Yüzüne bir letâfet, güzellik gelir. İnsan, böyle bir kadından haya duyar. Sonra çocuğu doğurunca eski haline döner. O güzellik yok olur. O letâfet çocukta görülür.
(58) Kırk Hadis, Sadreddin Konevi, S.82, Terc. Harun Ünal, Vahdet Yayın. 1984 İstanbul. Aclûni, Keşfül Hafa, C-2.S.195.
Çocuk, taze Ruh taşıdığından sevimlidir. Hak'ka, Allah'a yakındır. Sonra büyüyor, Ruh, bedenle ilişkisini artırdıkça yoğunlaşır. Daha ileriki yaşlarda sanki cisimleşir kararır. Nur, nara dönüşür. Buna Tasavvufta "cismani Ruh"(59) denir. Zira Nur, narlaşır, ateşleşir, kızarır ve hatta yoğunlaşıp cisimleşir. Tıpkı maddenin yoğunlaşmış enerji olduğu gibi...
Tanrı dilerse, 0'nu geri Nurlaştırır. Kutsallaştırır. Eski (ilk) durumuna çevirir. Maddenin tekrar enerjiye dönüştüğü gibi bunlar, Tanrı için zor değildir.
"Allah, kötülüğünüzü iyiliğe tebdil eder". (Furkan-70).
Tanrı, Şeytanı ve cinleri dumansız nar'dan (ateşten) yarattığını buyurmaktadır. (60)
Melekler, Kutsal Ruh'un Nurundan yaratılmıştır.
Ruh ise Tanrı'nın Emir-Kelam Sıfatı, İlâhi Nefesi, yani Zâti Nuru'dur. Çok parlaktır. Güneş gibi. Melekler onun yanında yıldızlar gibi kalırlar.
(59) Bkz- "VARLIK, Kâzım YARDIMCI, Bilmen Basımevi, 1974-İstanbul"
(60) Bkz.: Hicr Suresi. Âyet: 27.