Âdem ve Dünya
Dünyanın çevresinde, biyolojik hayatı devam ettiren atmosfer tabakası vardır. Dünyaya ilk insan Adem, Tanrı tarafından eşi Havva ile Melekût âleminden gönderilmiştir. Dünyaya geldiklerinde, biraz katılaşmışlardır. Melekût Âleminde yaratılan Âdem ve eşinin sindirim sistemi olarak, sadece midesi vardı. Diğer barsak ve tenasül âletleri dünyaya inince teşekkül etmiştir. Çünkü dünya, aslında hayvanlar âlemidir. Tanrı’nın en alçak, karanlık ülkesidir. Dünya vahşi bitkiler ve vahşi hayvanlara ait bir yerdir. Âdem’in dünyaya gelişinde çok büyük hikmetler vardır. Bu konu, “Seyr-i süluk – geliş-gidiş” kısmında açıklanmıştır. Ehil hayvanların ve faydalı bitkilerin tohumunu, Âdem beraberinde getirmiştir. Vahşi hayvanlar, dünyadaki vahşi bitkilerin köklerinden yaratılmıştır. Tanrı, ilk insanı Peygamberlikle süslemiş ve yeryüzüne Halifesi yapmıştır. Âdem ve Havva’dan çocukları çoğalmış, yeryüzüne dağılmışlardır. İklim ve bölge olayları, renkleri, yapıları ve dillerine etki etmiştir. Irklar, bu ayrılıklardan doğmuştur.
Peygamberimiz, Veda Hutbesi’nde, ırk ve asâleti red etmiş, “İnsanların, bir tarağın dişleri gibi biribirine eşit olduğunu”söylemiştir. “İnsanların aslının ilk insan Âdem ve Âdem’in de bedeninin toprak olduğunu” bildirmiştir. Aynı Hutbede, “Kadınların erkekler üzerinde hakkı olduğunu, onların da insan olduğunu” açıklamıştır. Kadınlara ve kadın haklarına saygı duyulmasını, kötülük edilmemesini bildirmiştir. O yüce Peygamber, maddi sınıflamayı red edip, aristokrasiyi yıkmıştır. Tanrı,
“İnne ekremeküm indallahi etkaküm – Tanrı’nın yanında, Tanrı’dan sakınanlar kıymetlidir.” (Hucurat,13)
“Velekad kerremna beni Âdeme - İnsanoğullarını mükerrem ettim” (isra, 70) buyurmaktadır.
Hazret-i Muhammed köleliği reddetmiş, hizmetçisi ile aynı sofrada yemek yemiştir. “Kendi işini kendin yap” fetvasını vermiştir. Pakistanlı Muhammed İkbâl, “Âdem’in torunları bir tek nefis gibidir. Onlara aynı sofrada, yemek yemek niçin caiz olmasın?” sözü ile İslâm’daki bu eşitliği ve İnsan Hakları’nı ne güzel dile getirmiştir.